İSMAİL HAKKI BEYİ'İN ESER VERDİĞİ SANATLAR
HAT SANATI:
Arap yazısını estetik ölçülere bağlı kalıp güzel bir şekilde yazma sanatıdır. Bu sanat Kur'an-ı Kerimi'in Mushaf halinde yazıya geçirilmesi ile ona yakışan güzelliği bulmak arayışıyla başlamış, daha sonra bu yazı tüm İslam ümmetinin ortak malı haline gelmiştir. Zamanla sanatlaşmış, Türkler bu sanatla çok içli dışlı olmuş, özellikle Osmanlı döneminde İlahi emanet gibi alınarak asırlarca süren süzülüp arınma, üsluplaşma hareketine girilmiştir. İstanbul'un hüsn-i hatta bağlanışı İslâm âleminde de şu sözlerle tescil edilmiştir: "Kur'ân-ı Kerîm Hicâz'da nâzîl oldu, Mısır'da okundu, İstanbul'da yazıldı". Hat sanatını icra edenlere de "Hattat" denilir. Hat sanatının Hattat İsmail Hakkı tarafından icra edilen nevileri şunlardır: sülüs, celi sülüs, nesh, divani, celi divani. Bu yazı çeşitleri daha çok belirlenmiş kalem ağzı genişliğine göre (mesela takribi ölçüyle 1 mm'ye nesih, 2-2,5 mm'ye sülüs ve talik, daha da büyüdüğünde celî olarak) anılır.
Tuğrakeş ne demek? : Tuğra Osmanlı padişahlarının imza yerine kullandıkları, özel biçimi olan bir tür mühürdür. Hat sanatının bir kolu halinde yüzyıllar boyunca usta hattatlar eliyle yazılmıştır. Resmî evrâka tuğra çeken görevliye de Tuğrakeş denilmektedir. İsmail Hakkı bu vazifesi nedeniyle Tuğrakeş namıyla da anılmıştır.
HÂK SANATI:
Metal, ahşap ve taş üzerine bezeme yapmak amacıyla oyma yapma sanatı. İsmail Hakkı Bey Sanayi-i Nefise Mektebinde Hâk Şubesine de kaydını yaptırmış, 4 yıl devam etmiş, fakat sağlık nedeniyle bitirememiştir. Bu alanda da eserler vermiştir.
RESİM:
Sanayi-i Nefise Mektebinde resim şubesine ilk kaydını babası İlmi Efendi yaptırmış, altı sene sonra ressam olarak oradan çıkmıştır. Ancak mesleki faaliyetlerinden fırsat bulup da resimle hayatı boyunca pek uğraşmayan İsmail Hakkı Bey, eğer bu sanata devam etseydi, memleketin önde gelen ressamlarından olacağına, talebelik devri eserleri şahittir.
TEZHİB:
Yazma kitap, levha ve murakka'ların (albüm) bezenmesinde ezilmiş varak altın ve çeşitli renklerin kullanılmasıyla uygulanan süsleme sanatıdır. İcra edenlere "Müzehhip" denilir. İsmail Hakkı Bey gençliğinde önce babası sonra da mücellid ve müzehhib Bahaddin (Tokatlıoğlu, 1866-1939) Efendi'den bezeme sanatını biraz öğrenmiş, ancak klasik tezhib çalışmalarından ziyade, Hezargradî Ahmet Ataullah isimli müzehhib isminden kinaye olarak "Atâ" yolu denilen XIX. asır Türk Rokokosu üslubunda eserler vermiştir. Üstad 60 yaşlarında başladığı tezhipte "nev'i şahsına münhasır" denecek bir üslupla tezhip yapmıştır.
İsmail Hakkı Altunbezer, bunların yanında cilt, murakka, lake işçiliği ve mühür hakkında da mâhir idi.